14 Mayıs 2014 Çarşamba

nazan bekiroğlu sözleri/yazıları

nazan bekiroğlu yazıları


Nazan BEKİRLOĞU resmi facebook sayfası

*Aşk hem mükemmel hem kusurlu.Hem ödül hem ceza.
*Çay’sız yar yakışmaz yanımıza.
*Yar kokusundan önce çay kokusu devadır canımıza.
*Sen öyle çağırmasaydın, ben böyle gelmezdim.
*Hepsini yaksam da diyormuşum bir de ben yansam. Bir ırmak olup da artık şu denize bir de de ben kavuşsam. Başımı bir kaldırsam. Öyle bir gökyüzü görsem ki, lâcivert kadifesinde dolunaylar, hilâller, ışığı bir azalıp bir çoğalan yıldızlar, kayan ışık topları, parıltılı ve irili ufaklı gök cisimleri.. Hepsi muazzam bir nizam içre dönüyor olsalar. Bu dünyadan olmayan bu sessizlik içime işlese. Bir de suya baksam ki nilüferler, nergisler, yıldızlar, kandiller, parıltılar, ateş topları suyun üzerinde.
*Çünkü dedi Züleyha;Güzelliğin bir derin kuyu senin. Bir düşenin kurtuluşu kolay olmaz. Ne mutlu kalbine Sen düşene, ve ne mutlu Sen’in kalbine düşene…
*Sensiz olmuyor’diyen kalbe güvenilmez. Sensizliği denemiştir, bugün değilse yarın, mutlaka başaracaktır.
*Mucize, kapılarını ancak kendisine inananlara açar
*Kader dediğim benim gücümü aşan şeydir.
*Sahibine yetişecek hecelerin yoksa, vurursun sükutunu kör bir geceye..

*Farz edelim ki şu anda sen cehennem gibi bir hayatın içindesin. Ama cennetteki yanın, bir perde üzerinde seyreder gibi şu an seni seyrediyordur. Bu da sen. O da sen. Sen ondan habersiz ama o senden haberdar. Bu kadar, hepsi budur.
*Oysa sevmek en fazla, neyi sevdiğini fark etmek demektir ve seven biraz da neyi sevdiğini bilendir.
*Üç şey seçildi cennetten:Kelimeler, aşk, annelik duygusu Kelimeleri Adem aldı, annelik duygusu Havva ya kaldı; ama aşk çok ağırdı.
*Ne yapsam eksilmiyor, ne yapsam dolmuyor.
*Yontucu her şeyi üstün bir gerçekçilik duygusuyla tamamladı. Tasvirleri arasında bu gerçekçilikle bağdaşmayan tek sahne, lâcivert ırmağın burgaçlı dalgaları arasına saldığı, batacağı ya da yol alacağı zamanın tek anlık aynasından belli olmayan taş geminin üzerine kaldı. Onun da tek yolcusu vardı.
*Karanlığı bu kadarla kalsa o da karanlığa katılacak, bir su çiçeği gibi havuzun bir kıyısından öbür kıyısına vurup duracaktı. Oyunun içinde ya da dışında ama mutlaka oyunculardan biri olacaktı. Öyle ya da böyle oyalanacaktı.
*Bir kanat dokunmuş, bir rüzgâr esmiş de gecenin bir vaktinde uyanıp pencereden karşılara bakmış gibi. Hiç kimsenin duymadığı bir şeyi duymuş gibi.

*Çünkü en zayıf olduğum yerden sınanmış, 
En hassas olduğum yerden vurulmuşum.
Hangi yanımdan yara alsam o yanımdan ağrımışım.
Taşıyamam zannettiklerimi taşımış, 
Taşırım zannettiklerimin altında kalmışım.
İçimdeki ummanı önce sızdırmış sonra taşırmışım..
Anlamışım ki dünya âlem perdesinde ben de gelip geçici, ben de bir gölgeymişim. Asıldan nasibim var ama şimdilik suretmişim. 

Öyleyse hepsine de amenna



*Yûsuf göl, ben göle görüntüsü düşen mehtabın ardındayım. 
Yûsuf ayna, ben aynaya yansıyan ışığın tayfındayım. 
Yûsuf sûret, ben sûretten içre aslolanın sevdasındayım. 
Nakşı görüp de nakkaşa nasıl kayıtsız kalayım? 
Varlığımın ve mahiyetim, nasibim ve görevim 
O’ndan ve O’nun içinse, 
O’ndan gelen ışığa gözlerimi nasıl kapayım?

- Yûsuf ile Züleyha

*Allah dostlarından Ebu’l-Haccac Aksurî Hazretleri,
 “Beni bir kedi, irşad etti.” der.
Kendileriyle alay ettiğini zannedenlere ise 
şu açıklamayı yapar:
“Kış gecelerinden birisindeydim. Uyuyamamıştım.
 Dışarıda geziyordum. Bir de baktım ki, 
bir kedi fener direğine çıkmak istiyor. Direk kaygan. 
Tırmanıyor, çıkamıyor, düşüyor. 
Aynı hareketi hiç vazgeçmeden sürekli yapıyor.
 Namazdan dönünce baktım, kedi direğe çıkmış.
 Hem de fenerin yanında oturuyor.
Engellerden yılmamayı ondan öğrendim.”
Her şeyin gölge olduğunu bir kere fark edince,
 artık can acısa da bir acımasa da bir.
O zaman bitmez zannettiğin her türlü çile de biter.
Hem öyle bir biter ki artık bitse de fark etmez
 bitmese de fark etmez.
Nazan Bekiroğlu - Nar ağacı
*Cümle ile kalp arasında ezeli bir dava var.
Biri diğerinden alacaklı. Garip ki diğeri de o birinden davacı.

"Kalbimin kıpırdadığı ilk anı sığdıracağım ne kadar çok kelamım vardı benim. Yine de bir kıpırtısına kalbimin kelam yetiremedim." (İsimle Ateş Arasında'dan)

"...Gece görünenin sonu, görünmeyenin başlangıcıdır çünkü. Bitiş ile başlangıç, yoklukla varlık, ölümle doğum, veda ile bismillah, hepsi gecede saklı... Yıldızların aydınlığı gecenin karanlığındandır...Ve değil mi ki Mi'rac herkes uykuda olduğu andadır.

Suyun sesi geliyor sense uykulardasın, haydi uyuma!"

( Mavi Lale'den )


"Her ateş kendi hikayesini yazar ve ateşin sırrından ateşi tanıyan anlar.
Her kul kendi hikayesince biraz İbrahim."

(Mor Mürekkep'ten)


"Bir bardak suda okyanus saklıdır, çünkü kalbinde gözü olana.
Ve dahi bir bardak suda fırtına koparır kalp gözü kapalı olan.
Yine de bir bardak su, bütün sularla aynı özellikte bir şeydir.
Ve dörtte üçü su olduğundan mı vücudumuz, okyanuslar gibi Ay'ın cazibesinin etkisindedir? Bu yüzden mi içimiz gel git halindedir?"
(Mor Mürekkep'ten)


"Tepeden tırnağa çamursun Âdem ilk bakışta.Toprağın topraklığına batmış gibisin. Ama bu halinle kıymetlisin.Çünkü bu halini aşabilirsin.İşte o zaman melek değil ama melekler gibisin. Ve ey Âdem unutma,böyle bir tartıda melek gibi olmak melek olmaktan ağır çeker. Çünkü sen o iki şey arasında özgür irade,bilinçli seçimsin." 
(Lâ / Sonsuzluk Hecesi'nden)



"...Yanından geçip giden okyanusları tanımayan ummanlar var. Hatırlama an meselesi, tanımak birdenbire. Amma ki zaman geçip gider, her şeyin zamanı var, zamansızlığı var."
( Mimoza Sürgünü'nden )

"Ey gelmişin ve geleceğin Rabbi! Ey isimlerin sahibi! Ben ayağımın nerede sürçtüğünü, ben hatamı, ben yanılgımı adımı bilir gibi biliyorum. Ben, bin kere kabul ettim kabahatimi. Sen, bir kere affet!"
(lâ/sonsuzluk hecesi'nden)

"Bir şeyi, hak edenden esirgemek kadar hak etmeyene vermek de haksızlık."
(Bâb-ı Cümel'den)

"En derin noktasında okyanusun yüzüne bırakılan inci tanesinin dibe inmesi için geçmesi gereken zaman kadar hızlı, bir o kadar da sakin oldu onu sevişim..."
(İsimle Ateş Arasında'dan)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder